Yar Saçların Lüle Lüle Aziz Sana Güle Güle mi?

Aslında bu topa kesinlikle girmeyecektik…

Forvet değil kaleci olmamız hasebiyle ara paslarını, kanat ortalarını, karambol pozisyonlarını gole çevirmek ilgi alanımıza girmiyor…

Ne var ki bunca yılın başkanı 20736 geçerli oydan yalnızca 4644’ünü alınca söz söylememek elde mi…

Çağları aşan iki büyük düşünürün, Nietzsche ve Schopenhauer’in “Avrupa’da son 500 senede yazılmış en iyi kitap” diye nitelediği Akıllı Yaşama Sanatı’nda Baltasar Gracian der ki “Masayı kazanırken terket, tüm iyi kumarbazların yaptığı gibi!”



Yüzyıllar öncesi bir başka filozof da keza sizi, bizi ve gelecek nesilleri şöyle uyarıyordu; “Zirveye çıkarken kimsenin sırtına basmamaya özen göster; çünkü aşağı inerken aynı sırtlara basacaksın!”

Sportif başarı ve başarısızlığı göz ardı ederek A.Yıldırım’ın empati yapması ve şu soruları kendisine sorması gerekirdi; “Gönülleri fethedebildim mi, sevildim mi, pozitif enerji saçabildim mi, yenilirken büyük kalabildim mi, kulübüm dışında Türk sporuna bir şey verebildim mi?”



Madem bu sualleri vakti zamanında şahsına yöneltemedi, cevabını aramadı, tavsiyeleri dinlemedi, önlemini alamadı; önüne konulan ağır faturaya bırakın itirazı ağzını açma hakkını bile kaybetti…

Sürekli kavga-çekişme-atışma, nezaket sınırlarını tahrip, hep haklı çıkmaya çalışma, eleştiriye kulak tıkama, yeni cepheler açarak yeni düşmanlar eklemekten asla vazgeçmeme, kulübün başkanı değil sahibi gibi davranma, karşı fikirdekileri küçümseme derken tek olumlu yanı 3 Temmuz’da dik durmak olan birisinin 4644 oy alabilmesi inanın küçük çaplı bir mucize!!

İnsanımız adına çok ama çok sevindirici bir sonuç A. Yıldırım’ın mağlubiyeti zira bir kez daha ispat edildi ki “Türk milleti sabırtaşını kıskandıracak düzeyde metanetliyken istiab haddi aşıldıktan sonra kimseyi sallamayıp bir şekilde doğru yolu buluyor!”



Dikkat edin; “Yeni başkan hakkında olumlu yahut olumsuz tek söz etmedik çünkü kendisini tanımadığımız gibi nasıl bir portre çizeceğini henüz kestiremiyoruz. Lâkin A.Yıldırım’ın gerek Fenerbahçe’nin gerek futbolumuzun selameti açısından gitmesi gerekiyordu ve gitti! Önemli olan buydu; kimse vazgeçilmez olmadığı gibi seçimin manası geçmişi değil geleceği oylamaktır; başkalarına gerektiği noktalarda şans verilmesi bazen umulmadık güzelliklerin önünü açabilir. Denemeden nasıl bileceksiniz…

Unutulmasın ki mezarlıklar vazgeçilmez olduğunu sananlarla doludur…

Her şeye rağmen çekilmesini ve koltuğunu seçime girmeden terketmeyi akıl edebilse hak etmediği halde camianın akil adamı tahtına kurulup ömrünün son gününe kadar keyfini sürebilir, isminin daha fazla tartışmaya açılmasını engelleyebilirdi…

Bu hezimetten sonra arkasından “Güle güle yolun açık olsun – Ulu Tanrım seni korusun” dizeleri söylenmeyecek! Olsa olsa “Kendim ettim, kendim buldum – Gül gibi sararıp soldum” şarkısını evinde yalnız başınayken pikaba koyup dinleyebilir…

Tahtları sarsılmaz gibi gözükenlerden önce Terim gitti, sonra Yıldırım! Öyleyse Ernest Hemingway’in ünlü romanının ismini emanet alarak soralım; “Çanlar futbolumuzda kimin için çalıyor?”

Fatih Uraz

Etiketler

Cevdet Yıldırım

Hobi olarak başladığımız ancak yaptığımız paylaşımlarla büyük ilgi gördüğümüz somadaspor.com’da maçlara gitmekten, çala kalem haberlerinizi yapmaktan büyük keyif alıyoruz. 38 yıllık futbola adanmış tecrübelerimizle topluma ufak bir katkımız olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Sizlerden ricamız; biz gazeteci değiliz. Bilgi-birikimlerimizi çala kalem ifade etmeye çalışıyoruz. Somaspor,Samsun Irmaksanayispor, Elbistanspor, Tavşanlı Linyitspor, Soma Linyitspor, Soma Masterler; Futbola adanmış 38 yıl ile, çala kalem yazılmış yazılar vs vs.. Selam ve Dua ile..

YORUM YAZIN