Demek ki Neymiş?
Demek ki neymiş; tavrın yanlışmış!
İnsanoğlu kutsal metinlerde yazdığı üzere “sahip olduklarının sonsuza değin kendisiyle birlikte kalacağını düşünüyor!” nedense…
Bakmayın bir çoğumuzun kanaatkar sufiler gibi “Allah sıhhat versin, gerisi boş; dünya senin olsa ne yazar? Eninde sonunda bir kaç metre kefene sarılmayacak mıyız?” deyişine…
Kaçınılmaz akibeti bildiğimiz halde nimet sofrasından her ne pahasına olursa olsun nemalanmak adına yapmamamız gereken ne varsa yapıp duruyoruz…
Hepinizin malumu üzere spor cafcaflı, zorlu bir meşgale; dahası kısa süreli. Futbolu baz aldığımızda çeyrek asırı faal olarak deviren parmakla sayılacak kadar az. Stanley Matthews dışında üst liglerde 50 yaşını gören yokken kaleciler dışında 40’na ulaşan büyüteçle aranıyor…
“Hayat futbolu bıraktıktan sonra başlar!” diye bir vecize vardır ve başından sonuna doğrudur. Aslında “Hayat futbol seni bıraktıktan sonra gerçek manada başlar!” diye tersinden okumak da kolaylıkla mümkün…
Topa maharetle hükmederken sizdeki falsoların, eksikliklerin, yanlışların farkına varmayanların bilaistisna tümü son nokta konulur konulmaz hakikat perdesini aralayarak çapınızı, yarı çapınızı anlıyor bir şekilde!
Ve bunun son çarpıcı örneği Fenerbahçe’nin “son 3 sezona gelinceye değin yalnızca kurtardıklarıyla değil aynı zamanda kızdıklarını evinden almakla tehdit edişiyle gönüllerde taht kuran kaptan kalecisi!” Uzun yıllar milli takımda görev yaptığı halde “herkesin değil sadece Fenerlilerin sempatisi kazanabilmiş agresif file bekçisi!”
Sık sık tekrar etmişizdir “futbolu bıraktıktan sonra Beşiktaş Çarşısında yahut Florya caddelerinde rahatça gezebilecek mi gerçeğini!” Formasını sevinçle tribünlere atarken omuzunu çıkaran, avuta giden topu üzerine oturarak durduran, 2008 finallerinde son anlarda gereksiz kırmızı kart alarak kalan maçlarda oynama onurunu kaçıran, iki densiz bağırıp çağırdı diye Kazakistan maçında sahayı terkedip giden, spor salonunda dahi aşırı hareket ve sözleriyle ceza alma tehlikesiyle yüz yüze kalan gerçekten yetenekli bir eldivene uzun yıllardan bu yana anlayacağı tarzda uyarı gelmeyişi ilginçti…
Lehlerine devam eden bir maçta 100 metre koşarak seyircisinin önünde kayışının, avuta giden bir topun ardından orta hakeme doğru koşarak bağırıp, çağırışının sebeplerini anlamak zor…
Kulübünü sevdiğine şüphe olmasa da “Zeki Rıza-Lefter-Can Bartu benzeri yığınla futbolcusu tüm Türkiye’nin saygısına, sevgisine mazhar olmuş FB’ye yakışan bir kaptan olmayı beceremeden son durağa yaklaştı maalesef!”
2017-18 sezonu başında yediği yığınla inanılmaz gole karşın arkasında büyük kararlıkla duran Aykut Kocaman’ı bile pes ettirdiyse eğer, yoruma gerek var mıdır?
Bir faydası dokunmayacaksada keşke kendisiyle bir hesaplaşmaya gitse, gidebilse ve deseki “acaba bir yerlerde yanlış yaptım mı?” Korkarız yüzde 99 “ne yaptıysan kulübüm için yaptım!” diyerek soruyu cevaplayacaktır ama varsın olsun; bakarsınız geriden geleceklerin gözü açılır bir şekilde…
Geçmişte yaptığı kurtarışlardan, kurtardığı maçlardan dolayı ileride mutlaka iyi kaleci diye anılacaktır lâkin sporseverlerin gönlünde yer tutabilmesi bu saatten sonra hayli zor…
Bakalım hocası kalan haftalarda söylenenler doğruysa onsuz çıkma kararının arkasında durabilecek mi? Malumunuz bir büyük destekçisi daha var o camiada!!
Fatih Uraz