Aktif Sezonda Oruç Tutulur mu?
Sorumluluğunun nerede başlayıp nerede bittiğini göremeyen bazı teknik adamların futbolcularına kesin direktifler vererek ‘oruç tutmayacaksınız’ ya da ‘maç günü oruca asla müsaade etmem’ diyerek dayattığı günler geride kaldı neyse ki.
‘Oyuncularımın özel hayatına, inancına asla karışmam’ diyenler de yok değildi ancak sayıları hayli azdı.
Hâlbuki tarafları aynı anda mutlu edecek formül kolaylıkla hayata geçirilebilirdi. Biraz akıl, bilgi ve hoşgörü ile hem oyuncuların mutlu olması hem de takımların teklememesi mümkündü.
Konu oruç olduğunda hatırda tutulması gereken en önemli nokta, “Oruç tutmayı arzu edenlerin engellenmesi durumunda uğrayacağı motivasyon kaybıdır.” Yani bir başka anlatımla ‘Fiziki kalitesi düşmesin diye oruç tutması engellenen bir oyuncunun enerji açığını kapatacağım derken moralini yerle bir etmek’ mümkündür.
Ağır idmanlar yapan futbolcuların yeme-içme ihtiyacını en aza indirmek için antrenmanı akşama yakın saatlere almak faydalı olabilir. İftarla sahur yemeği doktor ve diyetisyen kontrolünde düzenlenebilir. Hoca ile oyuncular mutlaka baş başa vererek doğruyu aramalı ve bulmalıdır. Uykuya dikkat edildikten, gerekli vitamin-mineral takviyesi yapıldıktan sonra geriye yalnızca ‘Susuzluk!’ problemi kalmaktadır ki; o da yapılan ibadetin şevkiyle tolere edilebilir.
Uzun süren meslek yaşantımızda Daniel Amokachi gibi değil antrenmanlarda, gece maçlarında dahi bir gün olsun oruç kaçırmayan ve de performansını düşürmeyen oyuncular da gördük; birkaç gün oruç tutunca beti-benzi sararan futbolcular da gördük. Amokachi akşam 21.45’te başlayan maçlarda bile sadece suyla orucunu açar, bildiğinden şaşmazdı. Elbette herkesin o seviyede olması beklenemez; ama oruçta yalnızca yememek ve içmemek değildir ki!
Olayı kişiselleştirmek istemesek de şunu söylemeden geçemeyeceğiz; uzun yıllar boyu Ramazan ayında takımı yaktığımız tek 90 dk dahi olmazken 0-0’lık İngiltere maçı dahil sayısız müsabakada kurtarıcı rolü üstlendik.
Oyuncular bilmelidir ki ‘yaptıkları iş ferdî değildir.’ Futbolcular ‘tenisçi, yüzücü, atlet’ olmadıklarını, bireysel spor yapmadıklarını hatırda tutarak diğer arkadaşlarına kendi yüklerini taşıtmamalıdır. Yani ‘kul hakkını almak’tan kaçınmalıdır; aksi takdirde ‘huzur ararken huzur kaybı!’ gündeme gelebilir.
Maç günleri ise ayrı kulvarda değerlendirilmelidir. Kazanılan puanlardan hatırı sayılır sayıda insan maddi anlamda etkilenmektedir. Malzemecisinden masörüne, aşçısından fizyoterapistine varıncaya dek yığınla kişi maç primleriyle hayatını idame ettirmektedir. Dahası futbolcuların, hocaların hatta yönetimlerin kaderi de maç sonuçlarıyla doğrudan bağlantılıdır.
Bu yüzden futbolcuların maç günü oruçluyken aynen diğer zamanlarda olduğu gibi performans göstermesi şarttır. Örneğin 90 dakika boyunca ortalama 10 kanat bindirmesi yapan oyuncu oruçluyken aynı sayıya ulaşmıyorsa, arkadaşlarının hakkından aldığını bilmeli ve sonucunu iyi düşünmelidir.
Öte yandan hocasının direktifini futbolcusunun dinleyeceği ne malum! Takım için hayati önem taşıyan oyunculara kim ‘oruç tutmayacaksın’ dayatması yapabilir ki? Teknik adamların ve yöneticilerin konuya zorlamayla değil ikna metoduyla yaklaşmaları yerinde olacaktır.
Hatırlarsanız 2018 Dünya Kupası’nda başarısız sonuçlar alan Mısır’ın Futbol Federasyonu Başkanı Ebu Rida “oruç bizi kötü etkiledi. Dünya Kupası’ndan önce oyuncularla konuştum ama oruçlarını bırakmayı reddettiler” diyerek faturayı kesmişti!
Hayatta futboldan daha mühim şeylerin var olduğu unutulmamalı. Kişi kendisinden beklenilen performansı sergilediği müddetçe özel hayatına müdahale edilmemelidir.
Taşı sıksa suyunu çıkaracak yaşta gençlerde fiziksel bir rahatsızlık mevcut olmadıkça orucun antrenmanlarda problem yaratmayacağı kanaatindeyiz.
Bize dönersek idman temposuna ve saatlerine azami özen göstereceğiz ancak karar yine de sizin…
NOT: Ramazan’ınızı kutluyor, güzelliklere ve hayırlara vesile olmasını diliyorum. Faziletinden ve bereketinden herkesin istifade etmesini Yaradan’dan niyaz ediyorum…
FATİH URAZ